Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu'ndan Sonra Sıraya Prof. Dr. Beyza Üstün'ü Koydular.
YAŞAM HAKKIMIZA DA BİLİME DE, BİLİM İNSANLARIMIZA DA SAHİP ÇIKIYORUZ!
Değerli Basın emekçileri,
Değerli Dostlar,
Doğaya ve insan sağlığına yönelik acımasızca sürdürülen tahribata karşı çıkan bilim insanlarına yapılan saldırılara bir yenisi daha eklenmek üzeredir. Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı İbrahim Karaosmanoğlu'nun Prof Dr. Onur Hamzaoğlu'nu hedef haline getirmesinin ardından, bu kez de Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, HES'ler ve doğanın tahribatıyla ilgili olarak yaptığı çalışmalarda halktan yana tavrı ile tanınan
Yıldız Teknik Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Beyza Üstün'ü hedef haline getirmeye çalışmaktadır. Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu Cumhuriyet Gazetesinin Ankara
Bürosunu ziyareti sırasında şu ifadeleri kullanmıştı: "Dışarıdan bazı gruplar var, sürekli seyyar gruplar. Bunlar tamamen bu enerji şirketleri tarafından yönlendirilmiş olan gruplar. Bunlar, biz tespit ettik bir grup halinde gidiyorlar, propaganda yapıyorlar. Hatta bir tanesinin ismini de ben aldım, üniversiteden bir öğretim üyesi, yalan yanlış şeyler söylemiş. Hiç bilimle bağdaşmayan, son derece cahilane şeyler söylemiş. Efendim suyunuz zehirlenecek, suyunuzu sattılar demiş. Onunla ilgili savcılığa suç duyurusunda bulunacağız. İlk defa savcılığa gideceğiz. Hem savcılığa, hem YÖK'e, hem üniversiteye başvuracağız. Böyle bilim adamı olmaz hiç kusura bakmasın."
Değerli "bazı gruplar"!
Saygıdeğer "sürekli seyyar gruplar"!
Çok saygıdeğer "enerji şirketleri tarafından yönlendirilmiş olan gruplar"!
Orman ve Su İşleri Bakanı Cumhuriyet Gazetesi aracılığı ile halkın ve doğanın dostu olan bir öğretim üyesini savcılığa, YÖK'e ve üniversiteye şikâyet edeceğini açıkladı. Ne acıdır ki, onurlu duruş gösteren, parayla pulla ilgisi olmayan, yol paralarını bile cebinden harcayan; hiçbir sermaye grubuna yaslanmayan bilim insanları birer birer taciz ediliyor, şikâyet ediliyor, bilimsel çalışmalar yapacakları zamanlarını savunma ve hukuk zeminlerinde harcamalarına
neden olunuyor, yalnızlaştırılmaya-itibarsızlaştırılmaya çalışılıyor. Bakan bu beyanı ile sadece bilim insanlarını, bilirkişileri tehdit etmekle kalmıyor; akademiye duruş ve görev tanımlıyor. Bu söylem ve girişimle korku yaratmaya; halkın ve doğanın yanında yer alan,
bilgisini halkla paylaşan az sayıda, onurunu sermayeye satmamış öğretim üyelerine boyun eğdirmeye, sermayeye karşı açılan davalarda verdikleri raporlarla yürütmenin durdurulmasına ve iptaline neden olan bilirkişileri yıldırmaya çalışıyor.
HES karşıtları: Tortum'da kara çarşaf giyen anamız, Dersim'de ak sakallı yiğit dedemiz, İsyandaki Karadeniz delikanlısı, Şavşat Derelerinin Kardeşliği, Munzur’una dokundurtmak istemeyen genç kızlarımız... bunlar "Seyyar gruplar" oluyorlar, "bazı gruplar" oluyorlar, hatta "enerji şirketlerinin güdümündeki gruplar" oluyorlar. Bakan bu ülkenin her yerindeki insanını ötekileştirmektedir; yalnızlaştırmaya-itibarsızlaştırmaya çalışmaktadır; Halk olarak kabul etmemektedir. Biz "Yaşasın Derelerin Kardeşliği" diyen herkesi bu ülkenin gerçek sahipleri; halkı olarak görmekteyiz. Yabancı enerji şirketlerinin güdümündeki siyasiler ise bu halkın karşısındakilerdir. Ülkenin enerji girdisinin % 70–75 civarında olduğu düşünüldüğünde
enerji şirketlerinin dostlarının kim olduğu daha da belirginleşecektir. Veysel EROĞLU "ihtisas mahkemeleri kurulmalıdır" demektedir. Bu açıklama yakın süreçte artık halkın istemediği ve yargıya taşıdığı davalar için de mahkemelere müdahale etmek istediklerinin açık işaretidir.
Bugün sermayenin ihtiyaçları, doğanın talanı üzerinden gerçekleştirilmektedir. HES’ler ile suyun; 2B ile ormanın, tarım alanlarının ve meraların; deprem felaketlerinin ardına saklanıp
dönüşüm adı altında da mahallelerin ve şehirlerin saldırıya uğradığını görüyoruz. Doğa ve yaşam alanlarımızın sermaye birikimine sokularak yok edilmesi süreci yaşanmaktadır.
Doğal varlıkları piyasa döngüsüne dâhil etme yarışıyla sokakları, caddeleri, evleri, binaları, elektrik direklerini kısaca tüm yerleşim yerlerinin nasıl sular altında kaldığını, doğa katliamı ile işçi cinayetlerinin el ele devam ettiğini bütün dünya dehşet içinde izlemektedir. Bu yüzden bizler, iki hafta önce Erzurum'da yitirdiğimiz 5 işçi ile daha üzerinden 2 ay bile geçmeyen Adana Kozan'daki baraj inşaatında yitirdiğimiz 10 işçi de dâhil olmak üzere, bugüne kadar HES inşaatlarında, iletim hatlarındaki arızaların tamirinde, baraj kapaklarının patlaması sonucunda yaşamlarını kaybedenler ve bütün emekçiler için verdiğimiz mücadeleyi doğa için verdiğimiz mücadeleden ayrı tutmuyoruz. Burada bilimsel bilgisini, emperyal sermaye grupları ile onların işbirlikçisi yerel sermaye ve siyasilerin çıkarları yerine; havasını,
ormanını, börtü böceğini, suyunu yani yaşamını korumaya çalışanların yararına sunarak, yanında yer alan onurlu bilim insanı Prof Dr. Beyza Üstün ve savunduklarını savunduğumuzu Kocaeli'den duyuruyoruz.
Bizler, Onurumuzu Savunuyoruz Hareketi Kocaeli Yerel Yürütücüleri, Prof. Dr. Beyza Üstün'ün ve verdiği mücadele değerlerinin yanında olduğumuzu ve onurumuzu savunmaya devam ettiğimizi bir kez daha ilan ediyoruz.
Prof. Dr. Beyza Üstün Yalnız Değildir!
Beyza Üstün Onurumuzdur!
Onurumuzu, Beyzamızı Savunmaya Devam Ediyoruz!
Onurumuzu Savunuyoruz Hareketi Kocaeli Yerel Yürütücüleri Adına
Dr. Kemal Keşmer