ONURUMUZU SAVUNUYORUZ HAREKETİ
KAMUOYU AÇIKLAMASI
7 Temmuz 2015
Mardin Artuklu Üniversitesi’nde Akademisyen Kıyımı
Çözüm süreci bizzat Cumhurbaşkanı tarafından askıya alınınca güncel siyaset üniversiteyi dizayn etme alışkanlığına hızla geri döndü. Kürt kültürü, dili, tarihi üzerine akademik çalışma yapmak yeniden ‘sakıncalı’ konular arasında! YÖK ve üniversite yönetimleri özgür ve bilimsel üretimin değil; iktidarın temsilciliğine soyunarak ‘Kürtlere dokunursan yanarsın’ dayatmasına yeniden başlamış gibi görünüyor.
Yakın zamanda Arel Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nden Yrd. Doç. Dr. Engin Sustam hiçbir gerekçe gösterilmeksizin işinden uzaklaştırıldı. Öğrencileri sebebin hocalarının Kürt Edebiyatı Konferansı’nda yaptığı bir konuşma olduğunu düşünüyorlar. www.change.org sitesinde hocalarını geri istediklerini bildirdikleri bir imza kampanyası başlatmış bulunuyorlar.
Mardin Artuklu Üniversitesi ülke gündeminde başarılı kürtçe örgün öğretim programları ile yer alan tek üniversite! Mardin Artuklu Üniversitesi 14 yabancı uyruklu öğretim üyesinin işine, sözleşmeleri henüz bitmeden son verdi. altı’sı batı ülkelerinden, beş’i Kürt, bir’i Arap hocalar “yabancı öğretim üyesi sayısının üniversiteye ayrılmış olan kontenjandan fazla olduğu gerekçesiyle” işten çıkarılsalar da aslında böyle bir katı kısıtlamanın olmadığı biliniyor. Bu kıyımın yeni kurulan ve başarılı gidişatı ile iyi bir örnek oluşturan Mardin Artuklu Üniversitesi’nin yolunu tıkamak için yapılmış olduğu anlaşılıyor.
Öte yandan Türkiye’de akademisyen kıyımlarına izin veren bir hukuki düzen oluşturulmuş olması da içler acısı bir durum. Her Haziran ayı akademisyen kıyımına dönüşüyor bu ülkede. Üniversiteler kapanır kapanmaz hem özel hem devlet üniversitelerinde işverenler akademisyen kıyımına başlıyorlar. “İşverenler” diyoruz, çünkü onlara artık üniversite yöneticisi demek mümkün değil; tam bir patron hırsıyla öncelikle sendikalı ve duyarlı akademisyenleri ve de kendilerince yasaklı alanlarda çalışan akademisyenleri kapının önüne koymaya çalışıyorlar. Her an işten atılma riskleri bulunan akademisyenlerin biat eden çalışanlar olmalarını istiyor, araştırma konularını özgürce belirlemelerine izin vermiyorlar.
Kapitalizm, krizleriyle başa çıkmanın yolunu emeği güvencesizleştirmekte arıyor. Bu güvencesizleştirme süreci yalnızca meta ve hizmet üretimi alanını değil bilim üretim alanı olan üniversiteleri de tehdit ediyor. Bir yandan kâr getirmeyen her tür araştırma alanı ikinci sınıflaştırılırken diğer yandan asistanlar ve sözleşmeli öğretim üyeleri başta olmak üzere akademi emekçilerinin tümü sözleşmelerinin yenilenmemesi ve/veya gerekçesiz olarak işten atılma tehdidi ile ‘sakıncasız’ konularda çalışmaya zorlanıyor. Direnenler mobbing, baskı ve en son işten atılma ile karşı karşıya kalıyor.
Son örneklerden biri de ODTÜ’de yaşandı. Üniversite ile banka arasındaki promosyon görüşmelerinde yaşanan usulsüzlükler sonrası üç günlük bir grev örgütleyen Eğitim-Sen üyeleri Mert Kükrer ile Barış Çelik işten atılma tehdidiyle karşı karşıya kaldılar. ODTÜ’de bir direniş çadırı kurdular ve kamu görevinden çıkarma isteğiyle haklarında başlatılan işlemlerin durdurulması için mücadele ediyorlar.
Dizginsiz kâr hırsı, baskı ve bilim bir arada yaşayamaz. Hayatın her alanında olduğu gibi bilim alanında da kapitalizmin ekonomik şiddetine, iktidarların siyasi baskılarına karşı duracak; düşünmeye, üretmeye ve direnmeye devam edeceğiz. ODTÜ, Arel ve Artuklu üniversitesindeki meslektaşlarımız yalnız değildir.
Onurumuzu Savunuyoruz Hareketi Yürütücüleri