Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu'na yapılan sistematik tacize karşı Türkiye'nin çeşitli üniversitelerinden akademisyenler,  kendi üniversitelerininrektörlerine, senatoda görüşülmesi ve üniversitenin bilimsel özerkliğe, akademik özgürlüğe sahip çıkması talebiyle aşağıdaki dilekçeyi sunuyorlar.
Bu güne kadar Ankara Üniversitesi, Dokuz Eylül Üniversitesi, Abant İzzet Baysal Üniversitesi ve Boğaziçi Üniversitesi'ne başvuruda bulunuldu.

                                                                                                                      5 Mart. 21012

...... Üniversitesi Rektörlüğüne,

Sayın Prof......

Bu dilekçeyi size ve sizin aracılığınız ile Üniversite Senatosu’na sunarak, akademik özgürlüğümüz için çok önemli bir konuda üniversitemizi duyarlı ve taraf olmaya çağırıyoruz.

Onurumuzu Savunuyoruz.

Ülkemizde, bilim insanlarının toplumsal sorumluluklarının baskı altına alınmaya çalışıldığı; üniversiteler ve bilimsel faaliyetler için evrensel düzeyde olmazsa olmaz sayılan özgürlük ve özerklik normlarının hiçe sayıldığı yeni bir sürece tanıklık ediyoruz. Bu süreç dünya bilim ve üniversite tarihinin tüm evrensel kazanımlarını ve varoluş koşullarını hiçe sayarak ülkemizde bilim insanlarının kamusal sorumluluklarını tehdit ediyor.

Ülkemizdeki kuralsız sanayileşme ve uzantısı sayılabilecek çevresel kirliliğin en yoğun yaşandığı, başta Dilovası olmak üzere Kocaeli’de kanserden ölüm oranlarının Türkiye ve dünya ortalamasının çok üzerinde olduğu bilinmektedir. Bu bulgu yalnızca bilim insanlarınca değil, Sağlık Bakanlığı Kanserle Savaş Daire Başkanlığı tarafından da bilinmekte olup bölge yetkilileri ve ilgili bakanlıklar, sanayi tesisleri açılmaması konusunda Sağlık Bakanlığı tarafından uyarılmıştır. Dilovası’nda halk sağlığı alanında en önemli bilimsel araştırmaları sürdüren kişilerden birisi olan Kocaeli Üniversitesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu’dur. Prof. Dr. Hamzaoğlu, ekibiyle sürdürmekte olduğu bir araştırmasında Dilovası’nda “yeni doğum yapan annelerin ilk sütü ve bebeklerin dışkılarında civadan kurşuna bazıları vücutta hiç bulunmaması gereken sekiz ağır metale yüksek miktarlarda rastlanıldığını bulgulamıştır.” Halk sağlığı açısından tartışılmaz derecede önemli olan bu araştırmanın analizleri TÜBİTAK Bursa Test ve Analiz Laboratuvarı ile TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi Çevre Enstitüsü tarafından yapılmış olup, bulgulara herhangi bir müdahalede bulunulmadığı son derece açıktır.  

Bu bulguların elde edildiği süreçte tüm uyarılara rağmen, bölgede dördüncü bir demir-çelik fabrikasının temeli atılmıştır. Prof. Dr. Hamzaoğlu basın mensuplarının soruları üzerine bu yeni gelişmenin olası çevresel ve halk sağlığı etkilerini değerlendirmiş ve laboratuvar sonuçları tamamlanmış olan araştırmasının bulgularından yararlanarak bölgedeki kuralsız sanayileşmenin insan sağlığı ve çevre üzerindeki tahripkâr etkilerine dikkat çekmiştir.

Prof. Dr. Hamzaoğlu’nun bu bulgularını kamuoyuyla paylaşması, bölgedeki sanayi lobisinde büyük “rahatsızlık” yaratmış ve şahsına yönelik saldırılara dönüşmüştür. Bu saldırıların en çirkini Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı İbrahim Karaosmanoğlu tarafından gerçekleştirilmiştir. Bilim ve akademik süreçlerle hiç bir doğrudan bağlantısı bulunmayan Belediye Başkanı İbrahim Karaosmanoğlu basına verdiği demecinde Prof. Dr. Hamzaoğlu’nu şarlatan olarak niteleyip, şov yapmakla itham etmiş; yani basın önünde Prof. Dr. Hamzaoğlu’nun kişilik haklarına doğrudan saldırarak suç işlemiştir. Kamuoyu önünde açıkça işlenen bu suç Prof. Dr. Hamzaoğlu’nun yargıya taşımasına rağmen, halen mahkeme tarafından karara bağlanamamıştır.

Daha da vahim olanı Belediye Başkanı Karaosmanoğlu’nun Prof. Hamzaoğlu’nu “halkı galeyana getirmek” suçlamasıyla Savcılığa şikâyet etmesi ve ardından Kocaeli Üniversitesi’nin Prof. Dr. Hamzaoğlu hakkında ceza soruşturması açması olmuştur. Ayrıca, Sağlık Bakanlığı Kanserle Savaş Dairesi Başkanı, Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu’nu “kanserle ilgili araştırma sonuçlarına dayanmayan bilgileri basınla paylaşarak halkta panik yaratma” suçlaması ile YÖK’e şikâyet etmiş, bu şikâyet üzerine Kocaeli Üniversitesi Rektörlüğü bir de disiplin soruşturması açmıştır. Hem mahkeme hem de soruşturmalar süreci devam ederken Kocaeli Üniversitesi Rektörü, “Prof. Dr. Hamzaoğlu Olay”ının Üniversite Etik Kurulu tarafından değerlendirilmesini talep etmiştir. Kocaeli Üniversitesi “Etik Kurulu”, Prof. Dr. Hamzaoğlu’nun “bitmeyen araştırmasının sonuçlarını açıkladığı” iddiasıyla “etik özensizlik” gösterdiğine karar vermiştir. Söz konusu karar, Disiplin Soruşturmasının yürütücüsü tarafından gerekçe olarak kabul edilerek Prof. Hamzaoğlu suçlu bulunmuş ve  Rektör tarafından uyarı cezasına çarptırılmıştır.  Kocaeli Üniversitesi “Etik Kurulu”nun aldığı bu kararın, bilimsel özgürlükler çerçevesinde hiç bir akademik norm ve kurala uymadığı açıktır. Nitekim Türkiye’nin de imzası bulunan Yüksek Öğrenim Kurumlarının Özerklik Bildirgesinin 6. Maddesinde bu durum açıkça vurgulanmaktadır.

“Akademik çevrenin araştırma işlevi ile ilgili tüm üyeleri bilimsel araştırmanın evrensel ilke ve yöntemlerine tâbi olarak, herhangi bir müdahaleye maruz kalmaksızın araştırma çalışmalarını sürdürme hakkına sahiptir. Bu kişiler aynı zamanda araştırmalarının sonuçlarını başkalarına özgürce iletme ve sansürsüz yayımlama hakkına da sahiptir.”

Bilimsel araştırmaların bulgusal kesinleştiği nokta, araştırmanın basıldığı an değildir. Araştırma bulgularının incelenme süreci tamamlanıp sonuçlarının değişmeyeceği şeklinde kesinleştiği aşama, araştırmanın da tamamlandığı anlamına gelir. Bilim insanları için kamusal sorumluluğun başladığı aşama, işte bu aşamadır. Kocaeli Üniversitesi “Etik Kurulu”nun bu temel ilkeyi göz ardı ederek araştırmayı tamamlanmamış kabul etmesi ve akademik yetkinliği, bulunduğu tüm akademik çevreler açısından ve yaptığı çalışmalarda açıkça ortada olan Prof. Dr. Hamzaoğlu’na “uyarı cezası” vermesi son derece manidardır. Üstelik bu cezanın Prof. Dr. Hamzaoğlu’ndan önce Belediye Başkanı Karaosmanoğlu tarafından biliniyor olması ve Karaosmanoğlu aleyhine kamu davası olarak açılan hakaret davasına delil olarak sunulması ise ürkütücüdür.    

Prof. Dr. Hamzaoğlu’nun nezdinde süren bu süreç hiç de “tek kişilik bir süreç değildir”. Bugün Türkiye’de akademik özgürlükler alanına yapılan doğrudan saldırıların açık bir örneği olup kamusal bir süreçtir. Bu yönelim “iktidar ve üniversite” eşleşmesinin net bir örneğidir ve yarın ülkemizde hayata geçirilmeye çalışılacak olan “üniversite ve sivil yönetim” yapılanmasının olası sonuçlarına da doğrudan bir örnek teşkil etmektedir. Üniversite özgürlüğünün olmazsa olmaz koşulu, siyasal baskılardan arınabilmektir. Bu ilke, Orta Çağ’dan beri üniversite ve akademiya geleneğinin vazgeçmeden sürdürdüğü onurlu mücadele ve kazanımların yapı taşıdır.

Elbette bu, üniversitenin ve bilim süreçlerinin denetimsizliği anlamına gelmemektedir. Bilim yine ve ancak bilimsel süreçlerle denetlenir. Hiç kuşkusuz bu denetimin sorumluları belediye başkanları, sanayi lobileri ve bu baskılara boyun eğen “etik kurullar” değildir. Prof. Dr. Hamzaoğlu’nun bilimsel bulgularına yapılacak reddiye ancak Dilovası’nda sürdürülecek ve Prof. Dr. Hamzaoğlu’nun bulgularını geçersiz kılacak bir başka bilimsel çalışmayla mümkündür.

Elbette üniversiteler tek başına dukalıklar da değildirler. Onlar içlerinde yer aldıkları evrensel dünyanın sadece küçük parçacıklarıdırlar. Bilim ne tek başına Türkiye’de ne tek başına Kocaeli Üniversitesi’nde yapılır. Bilim ve Üniversite Dünyalıdır ve ürettiği bulgular hiç kuşkusuz tüm dünyalıların olmalıdır. İnsanın, doğanın, yaşayan tüm canlıların ortak malı olmalıdır bilimin bulguları.

Biz Üniversitelerin evrensel normlarını bilen, bu norm ve sorumlulukla ülkesine ve dünyaya bakan bilim insanları Prof. Dr. Hamzaoğlu’nun haklı olduğuna yürekten inanıyoruz. Bugün de geçmişin karanlığında iktidar olan Engizisyon Mahkemelerini andıran yapılar ve kurumlar inşa edilse de ve bilim insanları bu süreçlerin saldırılarına maruz kalsalar da, Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu bilim yapma çabasında Copernicus kadar, Galilei kadar haklıdır. Onun doğrudan bilim alanına giren konularda çalışma yapmasına ve sonuçlarını İnsanlıkla paylaşmasına yapılan her saldırı Copernicus’a, Galilei’ye yapılan saldırılardan farklı değildir.

Bu nedenle bizler Kocaeli Üniversitesi “Etik Kurulu”nda görev yapan meslektaşlarımızı kınıyoruz. Kendi üniversitelerimizi ve etik kurullarımızda görev yapan meslektaşlarımızı bu konuda bilgilendirmeyi görev sayıyoruz. Elbette çağrımız üniversitelerimizin tüm bileşenlerinin ve tabi dünya üniversitelerinin bu evrensel mücadelenin doğrudan parçaları olmaları içindir.

Üniversite Senatosu’nu bu olayı görüşmeye, Kocaeli Üniversitesi yönetimini ve “Etik Kurulu”nu, akademik özgürlük ilkesine saygılı olmaya davet etmeye çağırıyoruz.

Tarih bellekle hareket eder.

Saygılarımızla.