ÜNİVERSİTEMİZİ, AKADEMİK ÖZGÜRLÜĞÜMÜZÜ, SENDİKAL HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİMİZİ BASKI ALTINA ALMANIZA İZİN VERMEYECEĞİZ…
12 Eylül askeri rejimiyle kurulan baskıcı yükseköğretim rejimi, AKP iktidarıyla yeni bir eşik atlamıştır. AKP’nin, özellikle 2007’den itibaren, YÖK, rektörlükler, dekanlıklar ve diğer tüm yönetim birimleriyle baskı altına almaya çalıştığı üniversiteler, bilim ve meslek etiğiyle işlerini yapan bilim insanları için cehenneme çevrilmektedir.
AKP iktidarı ve temsilcisi rektörler kendileri gibi düşünmeyen, kendilerine el pençe divan durup biat etmeyen tüm üniversite emekçilerine disiplin soruşturmalarından işsiz bırakmaya kadar uzanan mekanizmalarla baskı kurmaktadır. Bu baskılardan en çok nasiplenenler ise Eğitim Sen’li sendika üyeleri, işyeri temsilcileri ve yöneticilerdir.
Temmuz 2010’da göreve gelen Marmara Üniversitesi rektörü Zafer Gül, üniversiteyi kendisinden farklı düşünenlerden arındıracağını, kendi sözleriyle “ideolojik saplantılılardan temizleyeceğini” hemen ilan etmiş ve daha sonrasında da Marmara Üniversitesi bu yönde çok sayıda uygulamaya sahne olmuştur.
Bugün gelinen noktada, rektör Zafer Gül önce Eğitim Sen 6nolu İstanbul Üniversiteler şubesi yöneticimizin, şimdi de dekan Yusuf Devran eliyle İletişim fakültesinde 8 öğretim elemanının görev sürelerini keyfi biçimde 6 ay uzatmıştır. Görev süreleri yıllar boyunca ilgili kurul kararları doğrultusunda birer sene uzatılan öğretim elemanlarının görev sürelerinin, hem hukuki mevzuata ve içtihada hem de akademik teamüle aykırı bir şekilde 6 ay uzatılması bilimsel özgürlüğe açık bir tehdittir.
Peki neden böyle bir uygulamaya gitmektedir rektör Zafer Gül ve Yusuf Devran? Çünkü Eğitim Sen İstanbul Üniversiteler Şubesi yöneticileri ve üyeleri, Anayasa, yasa, yönetmelik ve Başbakanlık genelgeleriyle koruma altına alınmış sendikal faaliyetleri sürdürmeye, haklarını aramaya inatla devam etmektedir. Ve belli ki bu, kendisi gibi düşünmeyenleri ve haklarını arayanları üniversitede barındırmamaya ant içmiş rektör Zafer Gül ve Yusuf Devran gibi yöneticilerinin tüylerini diken diken etmektedir.
Daha önce de KESK'in 4–5 Haziran 2013’te “İnsanca Yaşam, Güvenceli İş ve Gelecek” talebi ve Gezi Parkı direnişi esnasında ülke çapındaki polis şiddetini protesto etmek üzere gerçekleştirilen iş bırakma eylemine katılan İletişim Fakültesi’nden Eğitim-Sen üyesi on bir araştırma görevlisi hakkında Marmara Üniversitesi Rektörlüğü tarafından disiplin soruşturması başlatılmıştı. Bunun üzerine yurtiçi ve yurtdışından toplam 206 üniversiteden 789 akademisyen ve gazeteci, yazar, siyasetçi, aktivist, öğrenci ve her meslek grubundan toplam 1.431 kişi, Marmara Üniversitesi Rektörlüğü’nü hukuksuz soruşturmaları geri çekmeye, İletişim Fakültesi Dekanı Yusuf Devran’ı da akademik personelin anayasal, demokratik ve sendikal haklarını kullanmalarını engellemekten vazgeçmeye çağırmışlardı.
Belli ki bu çağrıyı dikkate almadıkları gibi açtıkları soruşturmalar da yetmemiş şimdi sıra işsizlik tehdidine gelmiştir. Hak, hukuk, adalet ve özgürlük anlayışına karşı padişahvari yöneticiliği ön plana çıkaran Marmara Üniversitesi rektörü Zafer Gül ve İletişim fakültesi dekanı Yusuf Devran, yöneticimizi ve üyelerimizi işsiz bırakma ile tehdit ederek farklı düşünen bütün üniversite emekçilerine gözdağı vermek istemektedir.
Soruşturmalar ve son olarak işsizlik tehdidi, ifade özgürlüğüne ve akademik özgürlüğe açık bir saldırıdır. Bu saldırının muhatabı tüm bilim insanları, tüm akademisyenler, tüm üniversiteliler, özgür bilim ve eleştirel düşüncedir.
Bugüne kadar bu tarz baskıcı uygulamalara karşı asla boyun eğmemiş olan bizler;
Marmara Üniversitesi rektörü Zafer Gül ve İletişim Fakültesi dekanı Yusuf Devran gibi yöneticilerinin bu hukuksuz, adaletsiz, vicdansız ve insafsız uygulaması karşısında
* Marmara Üniversitesi Öğretim elemanlarını asla yalnız bırakmayacağımızı,
* Hukuki yollar dâhil olmak üzere, bu keyfi uygulamaya son verilinceye kadar mücadele edeceğimizi,
* Her türlü mobbing, baskı, sürgün, soruşturma ve hukuksuzluk karşısında yılmayacağımızı, direneceğimizi, emekten ve demokrasiden yana tavrımızı sürdüreceğimizi,
* Eleştirel ve muhalif düşünceleri, akademik çalışmaları, politik ve sendikal faaliyetleri sebebiyle baskıyla ve hukuksuzlukla karşı karşıya kalan tüm öğrenciler, öğretim elemanları ve üniversite çalışanları ile dayanışma içinde olduğumuzu duyuruyoruz.
Hukuk ve adalet duygusuna sahip başta üniversite kamuoyu olmak üzere tüm kamuoyunu da sesimizi duymaya sesimize ses katmaya davet ediyoruz.
ÜNİVERSİTEMİZİ, AKADEMİK ÖZGÜRGÜRLÜĞÜMÜZÜ, SENDİKAL HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİMİZİ BASKI ALTINA ALMANIZA İZİN VERMEYECEĞİZ…
EĞİTİM SEN İSTANBUL ÜNİVERSİTELER ŞUBESİ